İspanya’nın güneyinde, güneşin en parlak, hayatın en ritmik olduğu yerde yer alır Sevilla. Endülüs Özerk Bölgesi’nin başkenti olan bu şehir, tarih, kültür ve tutkunun iç içe geçtiği bir masal gibidir. Guadalquivir Nehri’nin kıyısında uzanan Sevilla, yaklaşık 700 bin kişilik nüfusuyla ülkenin dördüncü büyük şehri olsa da, ruhu bundan çok daha büyüktür.

​

Roma İmparatorluğu’ndan Mağribi dönemine, Reconquista’dan modern İspanya’ya uzanan köklü geçmişi, şehrin her köşesinde hissedilir. Alcázar Sarayı’nın zarif Mağribi süslemeleri, Sevilla Katedrali’nin görkemli gotik kubbeleri ve Plaza de España’nın renkli seramikleri, bu geçmişin canlı tanıklarıdır. Şehirde dolaşırken Carmen operasının geçtiği sokaklarda kaybolabilir, Don Juan efsanelerinin doğduğu yerlerde tarihle iç içe yürüyebilirsiniz.

​

Sevilla sadece tarihiyle değil, yaşayan kültürüyle de büyüler. Her bahar düzenlenen Semana Santa (Kutsal Hafta) geçit törenleri ve Feria de Abril festivali, müzik, dans ve renklerin adeta şehri sardığı iki büyük kutlamadır. Flamenco’nun doğduğu bu topraklarda, geceleri gitar tınıları sokak aralarından yükselir; insanlar ritme kapılıp dans eder, şehir yaşamaya devam eder.

​

Yemek konusunda da Sevilla gerçek bir şölen sunar. Tapas barlarında paylaşılan tabaklarda jamón ibérico, taze deniz ürünleri ve yerel şaraplar, hem sohbeti hem lezzeti derinleştirir.

​

Sevilla, tarih tutkunları, sanat meraklıları ve yaşamın enerjisini hissetmek isteyen herkes için Endülüs’ün kalbinde atan bir melodidir. Eğer İspanya’nın sıcak ruhunu keşfetmek istiyorsanız, bu şehir size o ruhu fazlasıyla hissettirecek.